Yaşanılası Hayat adına yeni pencereler açmak lazım kaldığımız yerden, bir daha bir daha derken gönül sarayımızı inşa etmişiz bakmışsın.
Her Kış baharı, her Sonbahar’da Kışı getiriyor nedense ihtimaller dahilinde. Peki Kış bahçeleri varlık ile daha çok varlıkla daha bir mutlu etmez mi bizleri.
Soğuktan üşüyen eller termal eldivenler ile sarılsa daha bir mutluluk getirmez mi bizlere. Aynı zamanda kaşkol, bere…
Neden bu Kış çaresizliği, elbette maddiyat olsa gerekli. Maddiyatı bulup abartmak ise yine İnsanlara özgü bir davranış muhakkak.
Havaların iyi seyrettiği zamanlarda insanlar daha mutlu benim gözümde tabi Uludağ müdavimleri hariç içeriksellikte. Onlar bir yolunu bulmakta ve ısınamamak onlar adına zevke ziyan bir doyumsuzluk ve tadını haddinden fazla çıkartabilmekteler.
İşi Globalleştirerek düşününce buzlar diyarı Büyük Rusya var bir tarafta ve kendi Irkdaşları ile vuruşmaktalar, katliam ve nihayetinde katliam. Bu katliam sadece Rusya’ya özgüde değil , vaad edilmiş topraklarını almak isteyen İsrail’de yaşanılası hayatta var, buz mavisi koylara sahip İsrail.
Kuzey Kore misilleme peşinde aman bana dokunmayan bin yaşasın telaşında. Güzel Ülkem ise 100 yıl öncesinden günümüz hadiselerini okuyan Mustafa Kemal Atatürk’ün vazgeçilemez çizgisinde Yurtta Sulh Cihanda Sulh, yani barış devriminde bin ölür milyon geliriz Devrimselliğinde çok şükür.
Yaşanılası hayat yine Turistlere özgü diyesim geliyor, hani altı ay Hawaii’de altı ay Avrupa’da kendi iklimlerinde yaşanılası hayattalar, her şeye her iklime inat.
Bu arada Ülke olarak çoğumuzun İslamiyeti kabul etmesi ve düşünce boyutunda Cenneti ne kadar hayal edersek o boyutta yaşaması var.
İster kışta kalalım istersek Bronz heykeller misali bronzlaşalım. Ölüm kaçınılmaz realitede daha fazla her an yanı başımızda, bari Cennet boyutunda farklı pencereler açalım düşünerek ve düşündürerek.
mabad içerikler sürecek…